Sivas İl Emniyet Müdürlüğü internet sitesinde, bugünkü 2 Temmuz katliamı anmaları nedeniyle alınacak tedbirleri açıklarken, katliamdan “2 Temmuz Madımak Oteli Olayları” adlandırmasıyla söz ediyor.
Emniyet, hani suç işlenmesin diye var olduğu söylenen kuruluş, hani suç işlenince suçluları bulmakla görevli kuruluş, “suç”un adını bilmiyor mu peki? “Olay” mı bunun adı? İkisi otel görevlisi 35 kişi katledilmiş.
Emniyet Müdürlüğü, teoride tarafsız bürokrasinin bir birimi. Kullandığı dil, ait olduğu resmi yapının, devlet denilen şeyin meseleye bakışını yansıtmak zorunda. Öyle müdürünün, halkla ilişkiler uzmanının karar vereceği şeyler değil bunlar. Emniyet müdürü böyle diyorsa vali de böyle diyordur. Vali böyle diyorsa içişleri bakanı da böyle diyordur. İçişleri bakanı böyle diyorsa cumhurbaşkanı da böyle diyordur.
DEVLET-MİLLET EL ELE ‘OLAY’A
Ne önemi var bunun diyeceksiniz, şu önemi var: Sivas katliamı daha işlenirken iş başında olan devlet görevlileri ve aklı, otelin önünde toplanıp can, kan isteyen, “Kafirler için yaşasın cehennem” diye bağıran saldırgan güruhun aklı burada kesişiyor. Saldırganlar nasıl ki cinayet işlemedikleri, bir hakkı yerine getirdikleri fikrini taşıyor idilerse katliama katliam demekten kaçınan resmi ya da gayrı resmi birim yetkilileri ve sair kişiler de aynı fikri taşıyorlar. Bir inkâr yöntemi bu, en özetle. İnkar sadece suçtan kurtulmayı amaçlamıyor elbette, suç imkanını elde tutmayı da gözeten bir strateji.
Devlet aklıyla saldırgan aklının kesiştiği her yerde cinayetler, kıyımlar var: Maraş da buydu, Tokat da buydu, Çorum da buydu. Neredeyse herkesin kanıksadığı “6-7 Eylül olayları” da budur.
İKTİDAR-MUHALEFET VE TAHRİK
Madımak katliamını katliam dışında bir şey olarak sunma çabası, yakın zamanda Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ağzından da kendisini gösterdi. Karamollaoğlu, saldırgan güruhun öldürme kastı olmadığı fikrini işliyordu, “Katliam denemez” derken. Pencereyi açsalardı ölmezlerdi, dedi en özetle.
Katliamın hemen ertesinde saldırganlarla duygudaşlık içindeki kamu görevlileri, siyasal oluşumlar ve ikisinin de şak şakçısı medya karaktersizleri “tahrik” tezine sarılmıştı dört elle. Kimi bütün günahın Aziz Nesin’de olduğunu, baş provokatör, tahrikçinin o olduğunu söylüyor, böylece ölenlerin günahından kendi vicdanını eli benzinli, ağzı ölüm çığlıklarıyla dolu saldırganları temize çekiyordu.
“Tahrik” tezine başvurduğu için özür dileyen tek kişi biliyorum ben.
Olaycılık, tahrikçilik, saldırganların “halk” olarak adlandırılması, saldırıya uğruyanda “kusur” bulma merakı, bir soruya cevap vermekten kaçmaya da yarar: Nasıl oluyor da binlerce kişi, aynı ülkede, aynı şehirde, aynı mahallede oturan kişileri, yurttaşlarını ve komşularını öldürmeye bu kadar hevesli olabilir?
ÖRNEKLERDEN ÖRNEK BEĞEN
Bu inkarcılık, bu haklılaştırma ya da suçu hafifletme stratejileri, benzer cinayetlerin, katliamların tekrar etme potansiyelinin altındaki en önemli nedenlerden biridir. “Tahrik olmuş vatandaşlar” yani özünde masum kişilerin korkutucu potansiyelini elde tutmak isteyen gücün aklıdır bu, yakın dönemde çok gördük: Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimi sırası ve sonrasında mesela, mesela mezardan cenaze
çıkarttıran siyasi nebbaşların çektirdikleri fotoğraflarda, yeni “nefret” hedeflerinden “Suriyeliler” her gündeme geldiğinde…
MARAŞ ‘OLAY’I: ÖLEN TARAF, KALAN TARAF
Bu inkarcı aklın en çarpıcı örneklerinden birini de yedi ay önce, Maraş katliamı anmaları nedeniyle “ananları” suçlu ilan eden iktidar partisi milletvekillerinde görmüştük:
Geçen yılın son ayında, 22 Aralık 2018’de beş AK Parti milletvekili, Celalettin Güvenç, Ahmet Özdemir, Cihat Sezal, Habibe Öçal ve İmran Kılıç kameraların karşısına geçti. Uzun uzun konuştular. “Katliam” lafı hiç geçmedi, onlar da “olay”cıydı. Katliamın sorumlusu olarak “sol örgütler” başta bir takım karanlık güçleri gösteriyor, şu andaki iktidarlarının küçük ama sinirli ortağı MHP’den ve ülkücülerden hiç bahsetmiyorlardı. Konuşmada, “anmacılar”ın “Maraş dışından, hatta Türkiye dışından” geldiklerine dikkat çekiliyordu. Katliam kınaması ve mağdurları anmaya “yerli” olma koşulu getirmişti iktidar partisinin beşlisi. Bir de, yine “sol örgütlerin”, “olayları tek taraflı aktardığı”nı dile getiriyorlardı? Tek taraflı? Taraflı? Bir katliam varsa, katliama uğramış olanlar bir taraf mı sayılır?
‘KATLİAM’DAN DEĞİL LAFINDAN İNCİNENLER VAR
Evet. Bu bir “taraf” olma meselesidir. Katliamcıysanız zaten öyle gördüğünüz için katletmişsinizdir. Değilsek? Katliamcılarla, kırımcılarla, kıyımcılarla, soykırımcılarla aynı taraf değilsek, katliamcıları aklayan, saklayan, öven, suçu hafifseyen, hafifleten, örten işlerden ve sözlerden uzak duracağızdır elbet. Ne var ki yetmez bu. Anma elbet gerekli, yas elbet gerekli, ama bu dile, bu söyleme, bu nutka ve bunu kullanan, yayan mekanizmalara ve kişilere karşı çıkmaktan vazgeçmemek lazım, her an. Onlar her an iş başında çünkü.
Daha iki yıl önce, 19 Aralık 2017’de TBMM Başkanlığı, bir önergeyi içindeki “katliam” kelimesinden ötürü reddetmişti. Meclis Başkanı İsmail Kahraman, şu iki cümledeki “katliam” kelimelerini, “kaba” bulmuştu.
“Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan Aleviler, Cumhuriyet tarihi boyunca katliam ve baskılarla karşı karşıya kaldı. Sivas ve Maraş, Çorum, Gazi ve Malatya katliamları, Türkiye tarihinin utanç verici katliamları olmaya devam etmektedir.”
Ondan on gün kadar sonra bu sefer 28 Aralık 2017’de Roboski hakkındaki bir önerge aynı gerekçeyle reddedilmişti: “Kaba ve yaralayıcı.”
NOTLAR
1) Sivas İl Emniyet Müdürlüğü internet sitesindeki açıklamanın metni:
2 Temmuz Madımak Oteli Olayları Nedeniyle Alınacak Trafik Tedbirleri
02.07.2019 Salı günü ilimizde yapılacak olan “Madımak Oteli Olayları 26. Yılı Anma Programı” nedeniyle 01.07.2019 Pazartesi günü saat 20:00 itibari ile bazı cadde ve sokaklar üzerine araç parkına izin verilmeyecektir.
02.07.2019 Salı günü saat 07:00’ dan itibaren, yürüyüş güzergâhının başlangıcı olan; Seyrantepe Caddesi, Fidanlık Caddesi, Yeditepe Caddesi, Seyrantepe Kavşağından, Mehmet Akif Ersoy Caddesi, Hikmet Boran Caddesi, Mevlana Caddesi, Hikmet Işık Caddesi, Atatürk Caddesi, Afyon Sokak, Bankalar Caddesi, Aliağa Cami Sokak, Ordu evi önü, Bekir Sami Kunduk Caddesi ve bu sokaklara açılan cadde ve sokak girişlerine araçların park yapılmaması, vatandaşlarımızın mağduriyet yaşanmaması için gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir.
01.07.2019 Pazartesi günü saat 20:00’dan itibaren belirtilen bölgelerde park edilmiş araçlar çekici marifetiyle kaldırılacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
2) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dersim, Maraş ya da Madımak söz konusu olduğunda, iktidarın olağan suçlama hedeflerindendir. Fakat Kemal Kılıçdaroğlu Maraş katliamını anmak için attığı bir tweet’te bu “olay”cı dile müracaat ederek, inkar stratejisinin etkisinde olduğunu gösterdi. “Devlet aklı” mı bu, yoksa “çatışmacı üsluptan kaçınma” kararının bir parçası mı bilemeyiz, ama tweet’in tamamı inkarcı örtmecenin örneklerinden biriydi:
“Maraş olayları tarihimizdeki en büyük utançlardan biridir. Çok sesliliğin güzelleştirdiği bu topraklarda kardeşliği hakim kılmak hem kaybettiğimiz insanlara vicdan borcumuz hem de güzel bir Türkiye için en önemli görevimizdir.”
3) Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde. 03.04.2012 yılında AK Parti grup toplantısındaki sözlerinden bir kesit:
“Şimdi CHP ne yapıyor? Sanki Sivas dosyası kapanmış gibi, sanki bu olayın üzeri örtülmüş gibi bir hava yayıyor. Bakın şurada göğsümü gere gere söylüyorum ha, açıkça… Sivas’ta benim önümü kesen çok kız kardeşlerimiz oldu, yani ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olanların kızları oldu. Hüngür hüngür ağlıyorlar ve babalarının olayların içerisinde olmadığını, sadece duyurularla bu işin içerisine sokuşturulduğunu söyleyen ve bunun için de hüngür hüngür ağlayanlar… Peki bunları nereye koyacaksın? Sen CHP Genel Başkanı olarak önüne tutuşturulmuş bir listeyle kalkıp hemen rahatlıkla infazcı yapıyorsun. Bu kadar insan, şu anda onlar içeride. Ölüyü yargılıyorlar, ölüyü. İkide bir yani orada bütün o mücadelede ‘durun’ diyen, engellemeye çalışan insanı sürekli olarak medya kurban seçti ve medyanın kurban seçtiği o insan şu anda ölü, hala yargılamaya devam ediyorlar. Böyle bir yaklaşım olur mu?
Aynı şekilde, başta Alevi vatandaşlarımız olmak üzere içlerinde bu tahrike gelenler var. Bu tür tahriki hep birlikte engellememiz lazım. Asla galeyana gelmememiz lazım. Sayın Kılıçdaroğlu, değerli CHP’li arkadaşlarım, Allah aşkına soruyorum; Sivas olayı olduğunda iktidarda kim vardı? AK Parti mi vardı? DYP ve sizin geçmişiniz olan SHP koalisyon hükümeti vardı. Yani bugünün CHP’si o olaylar yaşandığında SHP adı altında iktidarın ortağıydı. Siz aslında oradaki suçun da ortağısınız. Merhum İnönü, Sivas olayları olduğunda başbakan yardımcısıydı. Sivas olaylarından sonra da hükümet ortağı olarak yıllarca hükümette bulunmaya devam ettiniz. 52’nci hükümette CHP ortaktı. 55’inci hükümette merhum Ecevit hükümet ortağıydı. 56’ncı, 57’nci hükümetler DSP hükümetiydi. Sivas olayını çözmediler, çözemediler. Sivas olaylarının üzerine gitmediler, gidemediler. Şimdi çıkmış faturayı AK Parti’ye kesmeye çalışıyorlar. O zaman AK Parti diye bir parti de yok. Sen bir yandan çetelere kol kanat gereceksin, bir yandan çetelere avukatlık yapacaksın, sonra da çıkıp Sivas olaylarından dolayı AK Parti’yi suçlayacaksın…”
Erdoğan bu konuşmayı, Madımak katliamı yargılamalarında bazı zanlılar için zamanaşımı kararı verildikten sonra kendisine yöneltilen eleştirilere cevaben yaptı. Erdoğan, kararın hayırlı olmasını dilemişti.
4) Katliam anmalarına alerjisi olan “devlet bürokrasisi” birimlerinden biri de Kahramanmaraş Valiliği’dir. Valilik 2017’da “olay” demek zorunda bile kalmamış, bir ay boyunca her şeyi yasaklayarak işi çözmüştü, o açıklamadan:
“İdarece; ilimiz sınırları içerisinde tesis olan huzur ve güven ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. Maddesi, 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi, 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11. Maddesi (m) bendi doğrultusunda il genelinde yapılacak toplantı, gösteri yürüyüşü, miting, anma etkinliği, çadır kurma, stant açma, basın açıklaması ve benzeri etkinliklerin 12.12.2017 günü saat: 08.00’den 12.01.2018 günü saat: 17.00’e kadar yasaklanmıştır.”
5) AK Parti milletvekili, Celalettin Güvenç, Ahmet Özdemir, Cihat Sezal, Habibe Öçal ve İmran Kılıç’ın “Maraş savunması”ndan kesitler:
“22 Aralık 1978, 12 Eylül öncesinde ülkemizi bölmek, parçalamak isteyen onun için halkı birbirine düşürenlerin birçok ilimizde tezgâhladıkları olaylardan birisi olan Kahramanmaraş olaylarının yıldönümüdür. Bu yıl dönümlerinde çeşitli sol grupların yazılı ve görsel basında yaptıkları tek taraflı açıklamalar ile başta şehrimiz olmak üzere halkımızı tahrik ettikleri, kamuoyunu farklı bilgilendirdikleri görülmektedir.”
“Aynı zamanda olayların bu yıl dönümünde Kahramanmaraş’la ilgili olmayan bazı kişilerin ve grupların şehrimize giderek anma bahanesiyle toplumu gerdikleri istenmeyen ve asla müsaade etmeyeceğimiz olayları çıkarmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Belirtmemiz gerekir ki bu gruptakileri çoğu Kahramanmaraş’ta yaşamadıkları gibi Türkiye’de de yaşamamakta. Almanya ya da başka bir Avrupa ülkesinde yaşamaktadırlar. Bu kişilere valilik 2010 yılında anma etkinliği için izin vermiş, ancak etkinliğin amacının bir anma değil yeni provokatör eylemler olduğu anlaşılınca bir daha izin vermemiştir.”
“Olayların sorumluları; ülke düşmanı karanlık güçler, bunların devlet içindeki uzantıları, aşırı sol örgütler ve basiretli bir yönetim gösteremeyen, dönemin iktidar ve yöneticileridir. Olayların kurbanı ise Alevi’si ile Sünni’si ile Kürdü ile Türkü ile masum halkımızdır. Bugünde aynı oyunu oynamak isteyenler vardır. Ancak 16 yıldır izin vermediğimiz gibi bundan sonrada izin vermeyeceğiz. Kaldı ki halkımız da bugün çok daha bilinçlidir. Ve bu oyunlara fırsat vermemektedir. Kahramanmaraş’ımız da Alevi’si ile Sünni’si ile tam bir kardeşlik havası hâkimdir. Acılar ve sevinçler birlikte paylaşılmaktadır. Ve her yıl aralık ayında şehrimizdeki Tüm sivil toplum örgütleri Alevi’si ile Sünni’si ile bir araya gelmekte, birlik beraberlik mesajı yayınlamaktadırlar.”
“Şunu ifade etmek isterim ki; Maraş olayları tek taraflı yayınlardan değil, farklı kaynaklardan okunmalıdır. Olaylar hakkında ki Adana sıkıyönetim mahkemesinde görülen davanın iddianame ve kararı ise önemli bilgiler vermektedir. Adana sıkıyönetim mahkemesindeki 2 nolu askeri mahkemesindeki 1981/404 nolu iddianame ile 12.04.1984/109 sayılı kararı önemli bir belgedir. Son olarak; kardeşliğimizi vurguluyorum. Alevi’si ile Sünni’si ile tüm kıymetli kaybettiğimiz insanlara rahmet diliyorum. Başka Türkiye yok; biriz, beraberiz, kardeşiz.”